"Anneciğim, yaz bitti mi?" dedi Bade, dudağı titreyerek. O bile, hem de bu küçücük yaşında, değişimi hissedebiliyor. Sıcağa rağmen esmeye başlayan tuhaf bir rüzgar var, hissedebiliyorum. Sonbaharın yavaş yavaş geldiğini fısıldayan, ensemi ürperten bir rüzgar. Bulutlar çoğaldı bile.
Evimizin bulunduğu yer her zaman çok rüzgarlı olur. Evden Uğultulu Tepeler diye bahseder, dalga geçerim bazen. En sıcak havalarda bile serinlemek mümkündür. Aşkın en gerçek ve karanlık halini anlatır Emily Bronte, Uğultulu Tepeler romanında...Ölümün ötesine gerçek anlamda geçen, birlikte büyüyen Catherine ve Heathcliff'in karanlık aşkının hikayesini... Catherine'in aşkını anlattığı şu sözleri her defasında tüylerimi ürpertir :
"Bunu açıklamam mümkün değil. Ama mutlaka sen ve de
herkes insanın kendisi dışında da bir varlığının olduğunu ya da olması
gerektiğini düşünüyordur. Sadece bu bedende hapissem, yaradılışımın anlamı ne
olabilir? Bu dünyada hangi büyük acıları çektiysem bu acılar Heathcliff'in de
acıları oldu. O acıların her birini en başından ver müşahede ettim ve
hissettim. Hayatta en büyük düşüncem odur. Yeryüzünde her şey yok olup bir tek o kalsa, ben onda
yaşarım. Başka her şey var olmaya devam edip bir tek o yok olsa, bütün evren
bana yabancı kalır, sanki artık ben o evrenin bir parçası değilmişim gibi
yabancılaşır. Benim Linton'a olan sevgim, ormanda düşen yapraklar gibi.
Biliyorum ki kış ağaçları nasıl değiştirirse, zaman da benim sevgimi
değiştirecektir. Heathcliff'e olan sevgim ise, bir kaya gibi ebedidir.
Ölümsüzdür. Görüşü hoş değildir belki ama gerçektir. Nelly, ben Heathcliff'im. O hep ama hep benim aklımda. İlla keyif
verici bir düşünce olarak değil, nasıl ki ben kendimi düşünmekten hep keyif
almıyorsam. Ama o sanki benmişim gibi hep aklımda."
İşte bu ruh hali içerisinde, hava bir açıp bir kapatır ve rüzgar uğuldarken, bu tartı pişirdim. Sonra da Bade ile birlikte yedik. Ona imreniyorum. İleride bir gün bu romanı okuyacak ve eminim çok beğenecek. Keşke ben de okuduğumu unutsam ve tekrar, en baştan, hiç okumamış gibi okuyabilsem.
İçindekiler:
5 adet kırmızı erik (çekirdeği çıkartılmış, 1 cm kalınlığında doğranmış)5 adet böğürtlen
2 çorba kaşığı tarçın
4 tepeleme çorba kaşığı hindistan cevizi
5 adet cevizin içi
1 çorba kaşığı tahin
1 çorba kaşığı pekmez
Servis Kreması için
4 tepeleme çorba kaşığı süt kaymağı
1 çorba kaşığı krem peynir
1 çay kaşığı vanilya özütü
1 çorba kaşığı bal veya tercih edeceğiniz başka bir doğal tatlandırıcı
Yapılışı:
18x18 cm seramik tart kalıbınızı pişirme kağıdı ile kaplayın. Erikleri ve böğürtlenleri tarçına bulayıp kalıba yerleştirin. Hindistan cevizi, ceviz, tahin ve pekmezi rondoda bulgur tanesi iriliğinde çekin. Meyvelerin üzerini bu karışım ile kaplayın. Önceden ısıtılmış 150 C fırında üzeri altın rengini alana dek, yaklaşık 45-50 dk pişirin. Krema malzemelerini geniş bir karıştırma kabına alın, yüksek devirde pürüzsüz olana dek çırpın. Crumble ılındığında üzerine döküp ılık servis edin.
"Mommy, is summer over?" said Bade, her lip quivering. Even she, at such a small age, can feel the change. There is a strange wing blowing, I can feel it, despite this heat. A wing that whispers the arrival of autumn, a wind that sends shivers to the back of my neck. Even the amount of clouds increased.
Our home is always so very windy. I always joke and call our place Wuthering Heights. It is possible to cool yourself even in the hottest weather. Emily Bronte tells us about the truest and darkest form of love in her novel Wuthering Heights...The dark love story between Catherine and Heathcliff who grew up together, the love that surpasses death, literally. These words where Catherine depicts her love for him always give me goosebumps:
“I cannot express it; but surely you and everybody have a notion that there is or should be an existence of yours beyond you. What were the use of my creation, if I were entirely contained here? My great miseries in this world have been Heathcliff's miseries, and I watched and felt each from the beginning: my great thought in living is himself. If all else perished, and he remained, I should still continue to be; and if all else remained, and he were annihilated, the universe would turn to a mighty stranger: I should not seem a part of it. My love for Linton is like the foliage in the woods: time will change it, I'm well aware, as winter changes the trees. My love for Heathcliff resembles the eternal rocks beneath: a source of little visible delight, but necessary. Nelly, I am Heathcliff! He's always, always in my mind: not as a pleasure, any more than I am always a pleasure to myself, but as my own being.”
With this mood, I baked this tart. And then we ate it all up with Bade while clouds came and went and the wind blew. I envy her. One day she will grow up and read this novel and will absolutely love it. I wish I could forget that I ever read it, and read all over again.
Ingredients:
5 red plums (pitted, sliced about 1 cm thick)
5 blackberries
2 tblspns cinnamon
4 heaping tblspns shredded coconut
5 walnut kernels
1 tblspn tahini
1 tblpsn molasses
For Serving Cream
4 heaping tblspns heavy cream
1 tblspn cream cheese
1/2 tspn vanilla extract
1 tblspn honey or any other natural sweetener of choice
Instructions:
Cover a 18x18 cm ceramic tart mold with parchment paper. Add cinnamon to your plums and blackberries and place them inside your mold. Pulse coconut, walnut, tahini and molasses in your food processor, stop once they have the size of small rice. Cover the fruit with this mixture. Bake until golden brown, about 45-50 minutes in your pre-heated 150 C oven. Mix your serving cream ingredients in a deep bowl until smooth. Pour on top of the tart and serve once cooled down a little.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder